23 Mart 2010 Salı

Üniversite ve Sonrası

Ailemin Hayvancılıkla sektörel anlamda bir ilgisi yoktu. Benim çok çalışmam gerekiyordu. Stajlar üçüncü sınıf ile dördüncü sınıf arasındaki yaz tatilinde Karacabey harasında yapılıyordu. ben ikinci sınıfdan, üçüncü sınıfa geçtiğim yaz tatilinde Karacabey harasına gittim. Bir sonraki senede staj için gittim. Orda tavuk, sığır,koyun ve at yetiştiriciliği yapılıyordu.Hara benim için, mesleği sevmem,benimsemem adına, iyi bir makro laboratuvardı. Yani bir tarafta sığırlar,koyunlar vd , bir tarafta bunların yavruları ,diğer tarafta hasta olanlar, vd.

Fakülteden Mezun oldum . Tarım ve Köyişleri Bakanlığından Burs aldığım için, kura çekilmiş Et Balık Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesindeki Konya Et Kombinası Müdürlüğünde muayene Veteriner Hekimi olarak vazifeye başlama yazım posta ile adresime geldi.

Göreve başladığım Kombinada ilk gün(15 mayıs 1978),sempatik, her zaman yüzünde tebessümü eksik olmayan Kombina personelinin tamamının Rıfat baba diye seslendiği, Sağlık Kontrol Şefi Veteriner Hekim Rıfat Haksever giymem için ayaklarıma çizme, üzerime beyaz önlük verdikten sonra bir elime keskin bir bıçak, diğer elime 20-25 cm uzunluğunda bir ucu sivri diğer ucunda elimle tutacağım ahşaptan sap kısmı olan, paslanmaz bir çengel (Nasıl bir cerrah pens ve bistürisiz operasyon yapamazsa, Postmortem Muayene Veteriner Hekimi de Çengel ve Bıçaksız muayene yapamaz, müdahale edemez) verdi. Bu arada buruk bir tebessümle bu hallere düşmek için mi beş yıl okudum diye düşünürken (hekimliğin steteskoplusunun, mikroskoplusunun hayalini kurmuştum, kafamdan Karacabey Harası anıları hiç çıkmamıştı.), Haydi kesim salonuna gidiyoruz dedi ve kesim salonuna doğru yürümeye başladık. kesim salonundan içeri girdik. Salonda Muayene Veteriner Hekiminin bulunması gereken özel yeri olduğunu benim orda olmam gerektiğini, hekimlik görevini yerine getirirken bir sorunla karşılaşırsam, kendisine haber vermemi söyledikten 5-10 dakika sonra kesim salonundan ayrıldı. Yazı unutmaz, kafa unutur sözü gereği olsa gerek, Besin Kontrolü dersinde hocalarımızın verdiği ders notlarını yanıma almıştım. Ayrıca Et Balık Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan ilgili kitap ve yönetmelikleri, elimin altında olacak şekilde hemen temin etmem gerekiyordu, bunları da kısa sürede temin ettim. Kendimi teori ile pratik arasında gidip gelen bir yarışcı gibi görüyordum. Hani derler ya “kitabına uydurmak” bu yetmiyor, vicdanınız devreye giriyor.işte bu arada Şefimin katkılarını da devre dışı bırakmamam gerekiyor.Kıssada hissede bir tabir vardır.Ne verirsen elinle,dilinle o da gelir seninle.

Yaşanmış mı,yaşanmamış mı bilmiyorum, hoşuma gittiği için paylaşmak istiyorum.

Köyün birinden bir kişi siyasete girer,
Hükümette bakanlık görevini verirler,
Bakanken köyüne gider,
Köyde çocukluk arkadaşıyla konuşur,
Arkadaşına nasılsın ne yapıyorsun der,
Arkadaşı iyi değilim ,işsizim der.
Bakan sana Ankara da bir iş bulalım, gelirmisin der.
Arkadaşı tabii hemen der.
Bakan köyden ayrılır,
Arkadaşı da ertesi gün Ankaraya gider ve Bakan la buluşur.
Bakan bey düşünür, arkadaşına sana şimdi bir görev veriyorum. Bakanlığın giriş kapısında danışma odasına bir masa, bir sandalye bıraktırıyorum sen orda oturacaksın, hiçbir şeye karışmayacaksın,senin görevin sadece oturmak,
Arkadaşı tamam der ve görevinin başına gider.Bir gün, iki gün ,bir hafta ,iki hafta sandalyede hiçbir iş yapmadan oturur.Canı sıkılmaya başlayınca önce kapıdan giren çıkana bakar, ileriki günlerde hem bakar hem sayar, zamanla kadın, erkek,çocuk, büyük ayrımını yaparak sayım rakamlarını kağıda yazmaya başlar.
Bakan bey bu arada arkadaşına nasılsın deyince ,
Sayın bakanım siz bana sadece oturunuz dediniz ama, ben giren çıkanların nüfus cüzdanlarına bakarak çok güzel istatistiki bir döküman elde ettim, ama çok yoruluyorum ,bana iki üç tane yardımcı verirseniz memnun olurum.
İnsan isterse azmi sayesinde çok güzel işler üretebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Katkılarınızı bekliyorum.